Strict Standards: Redefining already defined constructor for class ftp_base in /home/emreguze/domains/emreguzer.com/public_html/wp-content/plugins/wordpress-automatic-upgrade/lib/ftp_class.php on line 56

Strict Standards: Redefining already defined constructor for class ftp in /home/emreguze/domains/emreguzer.com/public_html/wp-content/plugins/wordpress-automatic-upgrade/lib/ftp_class_sockets.php on line 8
Emre GÜZER - Part 6

Enuygun’u

Karşılaştırmanın B2C’lerde satılan ürünler ile sınırlı kalmaması gerektiğini burada dile getirmiştim. Kullanıcılara katma değerli servisler sağlayabilecek onlarca farklı model geliştirilerek hala gelir elde edilebilir.
Uzun süredir faaliyetini sürdüren rakiplerin olduğu pazarlarda “farklılaşmanın”, “niş”e yönelmenin en hızlı bilinirlik oluşturma yöntemlerinden biri olduğuna inanıyorum. Kullanıcıların maruz kaldığı gereksiz mesaj sayısı sadece amaca yönelik, işlemlerin hızla halledilebildiği pratik sitelere yönelmesini sağlıyor. Bu siteleri bürokrasinin daha az olduğu küçük ama atak işletmelere benzetiyorum.

Çağlar Erol‘un yeni projesi, enuygun.com‘da bu sitelerden biri, Enuygun‘u şöyle tanımlamışlar;

Enuygun.com, hizmet ve servis karşılaştırması yapabileceğiniz bağımsız bir sitedir. Kolay kullanılan menüleri sayesinde size en uygun tarifeleri, hizmetleri, servisleri kolayca ve ücretsiz olarak belirleyebilirsiniz.

Mevcut yapabildiklerine baktığımızda; Banka Kredisi, Adsl tarifeleri, GSM tarifeleri gibi modüllerin tamamlandığı görüyoruz. Yakın zamanda Araç kasko ve trafik sigortası karşılaştırma modülünün site üzerinde ekleneceğini öğreniyoruz.

Enuygun’u bulmayı vaat ettiği modüllerin çok iyi çalıştığını söyleyebilirim. Endişe duyduğum durum yeni modüllerin eklenmesi ile birlikte daha fazla mesajın enuygun’un kolay anlaşılabilir yapısını bozup bozmayacağı, bunu yeni modüller eklendikçe takip ediyor olacağız.

Dikkatimi çeken bir diğer durum; sponsor reklamın arama sonuçlarında en üst kısımda, bir alt sonuçtan çokta farklı olmayan bir yapıda gösteriliyor olması, sponsor reklamlar gerçek sonuçlardan biraz daha ayrılarak kullanıcı algısını bozmayacağından emin olunmalı.

Gerek karşılaştırmaya olan özel ilgim, gerekse sadece yazmak veya konuşmakla yetindiğimiz şeyleri yapabildiği için Çağlar’ı ve eşini kutluyorum

Yeni Bir Blog: MarketingCircle

Bir önceki yazımda etohum’a değinmişken, etohum toplantılarında tanıma imkanı bulduğum çok değerli meslektaşlarım ile ortak blog yazmaya karar verdik, benden çok daha “Pazarlama Odaklı” olduğunu düşündüğüm bu değerli isimlerin bir araya geldiği bloğa buradan ulaşabilirsiniz.

Marketingcircle’dan bir alıntı;

Bundan böyle Burcu Tüzün, Eren Kumcuoğlu, Murat Kahraman, Özgür Emre Öztürk, Uğur Özmen, Yunus Emre Güzer ve Yüce Zerey olarak ortak bir blogdan konuşacağız…  Bu blogdan deneyimlerimizi, pazarlama üzerine yorumlarımızı, sunumlarımızı, yaşadıklarımızı ve keşfettiklerimizi yani pazarlama üzerine herşeyimizi paylaşacağız.

“Teknolojiden Ne Kadar Faydalanıyorsunuz?” Başlıklı ilk yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Yatırım Yapılabilecek 15 İnternet Girişimcisi Açıklanıyor.

Etohum toplantılarının ayrı bir yeri vardır benim için, katılımcıların büyük bölümünün önümüzdeki 25 yılllık Türkiye internet sektörüne yön verecek insanlar olduğuna inanırım. Katılımcıların ortak amacının paylaşmak, öğrenmek, ders almak ve kilit bağlantılar edinmek olduğunu düşünürüm… Bu samimi ortamda herkes birşeyler öğrenir.

İşim ve ilgi alanlarım ile ilgili takip ettiğim insanlarla sohbet etmek ayrı bir keyiftir benim için. Bu kadar hiperaktif adamı bir araya getirebildiği için; Burak Büyükdemir’e ve ekibine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Henüz etohum toplantılarına katılmamış, girişim kokan bu havayı solumamış olanlarınız varsa; 31 Ocak’ta İTÜ İşletme Fakültesi – Maçka’da görüşelim.

Salt Fikirlerin Ortak Noktası “Bir Şekildedir”

Fikir ishali; uzun süredir yaşadığım fakat bir türlü adını koyamadığım bir durumu çok güzel özetliyor.  Uğur hocamın bloğunda tanıştığım bu “tanımlama” Dışbank eski Genel Müdürü Faik Açıkalın’a aitmiş.

Şöyle demiş Faik Bey, “Bazıları, uygulanamaz bir çok fikre sahiptir. Kendilerini vizyoner sanır. Devamlı yepyeni fikirler saçar ortalığa… İnovasyon ile fikir ishalini karıştırmayalım.”

Eski çalıştığım şirketlerden birisine her gün gelen yüzlerce proje başvurusunda da çok sık karşılaştığımız bir durumdu bu, onlarca hatta yüzlerce birbirine çok benzeyen salt fikir.

Bu fikirler ne kadar uygulanabilir? Ne kadar para kazandıracaklar? Fikrine ne kadar güveniyorsun? İşini gücünü bırakıp bu fikrin arkasından koşmaya hazır mısın? Yoksa ya tutarsa diyerek yatırımcı mı arıyorsun? Sen kendi projen için hiçbir şeyini feda etmemişken, yatırımcıyı nasıl ikna edeceksin? Projene çok inandığını nasıl göstereceksin?

İş planı, yönetim metodolojisi olmadan en iyi fikirlerin bile hayal kırıklığı yaratabileceğini gören birisi olarak “herkesin bir fikri vardır” diyebiliyorum.

Salt fikirlerin ortak noktası; en kritik, belki de en maliyetli, en inovatif adımlarının “bir şekilde” yapacağız denilerek geçiştirilmesidir. Aslında projenin o “bir şekilde” nin altında yatan süreçler olduğunu fark edemeyiz çoğu zaman… Senin fikrini diğerlerinden ayırandır “o”,

Departmanlar arasında yaşanan yeni fikirlere karşı kapalı olma, önyargılı yaklaşma reaksiyonunu buna bağlıyorum çoğu zaman, “ortada boş dolaşan onlarca salt fikir

Her proje içerisinde yeni bir fikir barındırır fakat her fikir projelendirilemeyebilir.

Proje Doğru da Olsa, Beklentiler Önemli!

Projeler kusursuz tamamlansa dahi, öngörülemeyen, şirketlerin ya da müşterilerin kolay adapte olamadığı yeni açılımlardan dolayı gizli riskler söz konusudur.

Müşteri ile “el sıkışılan” kapsam, projede belirtilen zaman ve maliyet aşılmadan, kalite kabul kriterleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş olması,  o projenin başarılı olacağı anlamına maalesef gelmeyecektir. Bu noktadan hareketle proje ekibinin başarısız olarak nitelendirilmesi de doğru olmayacaktır.

2005 yılında eczacılar için geliştirdiğimiz bir projede; eczacıların çok daha hızlı sipariş verebilmesini sağlayan, stoklarında meydana gelen kaçakları en aza, hatta sıfıra indiren bir sistem üzerinde çalışmıştık, tüm eczaneler kullandıkları ecza programlarına depolardan yaptıkları alışları e-fatura yöntemi  sistemlerine aktarabiliyor. B2B altyapısını kullanarak sipariş verebiliyordu.

Bu çalışmanın en büyük nedeni, eczanelerdeki yanlış stok yönetimi yüzünden, ecza depolarında acil sipariş yükünün çok ciddi boyutlara ulaşmasıydı. Öyle ki günde 20 kez motosikletli kurye ile acil sipariş veren eczaneler vardır. (bu sayı artmıştır muhtemelen)  Bu da şirket için ekstra maliyet anlamına geliyordu. Kar marjlarının çok düşük olduğu bu sektörde farklılık yaratmak şart olmuştu. Çünkü herkes aşağı yukarı aynı fiyattan satıyordu ilaçları.

Kabaca projeyi anlatmak gerekirse;

1.       Depolardan yapılan alımlar e-fatura ile eczanelere gönderilecek, eczaneler bu faturaları tek bir tuşla masaüstü programlarına işleyecek

2.       Eczane programları üzerinden tüm ilaçlar için bir kereye mahsus minimum stok seviyesi girilecek (bu programlar geçmişe yönelik detaylı raporlar verebiliyordu)

3.       Yapılan tüm satışlar barkod cihazları ile yapılacak, dolayısıyla stoklardan düşürülmesi sağlanacak,

4.       Tek bir tuşla sipariş oluşturularak, depo’nun B2B platformuna, XML web servisleri ile aktarılacak, sipariş oluşturulacaktı.

Mevcut durumda; eczaneler ilaçlarının bittiğini çok geç fark edip, “hastayı” (müşteri demek oldum olası içimden gelmez) oyalayarak acil ilaç siparişi verirler. Bu durumda depo, en yakın depo ya da cep deposundan motosikletli bir kurye ile ilacı takribi 10 dakika içerisinde eczaneye ulaştırır. (depoya olan maliyetinden bahsetmeye gerek yok sanırım)

Eczanelerin geleneksel sipariş yönetiminde telefon yolu ile olduğunu düşündüğünüzde; eksik, yanlış verilen siparişler. Operatör tarafından hatalı girilen siparişler vb. bahsetmeye de gerek yok,

Bu birkaç paragraf bile yukarıda çok dar anlamıyla anlattığım projenin önce eczaneler, sonrasında da depo için ne kadar verimli bir proje olduğunu kanıtlıyor.

Gelin görün ki projenin “çözümlenmesi” ve “planlama” aşamalarında konuştuğumuz. Bu iş yapış şeklini çok beğenen eczacıların büyük bir çoğunlu bile, alışılageldik iş yapış şeklini değiştirmek istemedi. Çünkü 20 yıldır bu şekilde çalışıyordu.

Bir diğer durum bazı eczanelerde siparişleri kalfaların veriyor olması. Kalfaların bu  sisteme sıcak bakmaması gerçeğiydi. Eczacı ne kadar bu sistemi kullanmak isterse istesin, kalfası bir gün kullanmadığında sistem hata veriyordu. Oysa biz görüşürken kalfalar ile değil, eczacılar ile görüşmüştük, hiçbirisi de benim eczanemde siparişleri kalfalar verir dememişti.

Proje ile ilgili Trabzon, Eskişehir ve birkaç ilde daha birçok eczacı ile görüştüm. Özellikle yeni eczacılardan çok olumlu geri bildirimler aldım. İlk kez bu sistem ile çalışmaya başladıkları için, çok kolay ve hızlı adapte olabiliyorlardı.

İşin özü, yeni eczacılar sistemi çok hızlı benimseseler de, nispeten eski eczanelerde aynı sonucu alamamamıştık, hatta bu verileri bir şekilde kendi sisteminize mi aktaracaksınız sorularıyla da muhatap olmuştuk, Projenin şu anki durumunu bilmiyorum. Fakat merak etmiyor da değilim.

İş yapış şekillerinin değiştirilmesi ile ilgili bir iki yazı yazmıştım, bunlardan birini örneklemek istedim.

Akıllı Siteler Tasarlamak – 2

Müşteriyi iyi tanımamızı sağlayan, değerlendirilmeyi bekleyen onlarca veri dururken neden “geleneksel görevliler” kadar aktif satış yapamıyor sitelerimiz?

E-CRM’in Nimetlerinden Faydalanın başlıklı yazımda da verdiğim örneklere eklemeler yaparak biraz detaylandırmak istiyorum.

Alışveriş siteleri ana sayfa, kategori sayfaları gibi ara sayfalara çeşitli ürünler koyarak bu ürünlerin tıklanma performanslarını takip ederler. Çok hızlı satışa dönecek, belki de karlı ürünleri listelemektir buradaki amaç, mağazada ürün yelpazesinin geniş olduğunu göstermek maksadıyla ilginç kategorilerden de birkaç ürün serpiştirilir aralara.

Hal böyle olunca; bilgisayar, elektronik, cep telefonu gibi ürünlerle hiç ilgilenmeyen müşterilerin ana sayfasında çoğunlukla bu kategorilerden oluşan ürünler yer alır. Bu ürünler kar marjları düşük olsa da dolaşım hızları yüksek, sıcak ürünlerdir.

Alışveriş Sitesinin kategori ağacında yine bu ve benzeri kategoriler ön plana çıkarılır. Orta ve büyük ölçekli bir B2C’nin kategori ağacının en az 2.500 kırılımdan oluştuğunu düşündüğünüzde arka plana atılan kategorilere ulaşmanın ne kadar zor olduğunu anlayabilirsiniz.

Oysaki siteye giriş yapmış kullanıcı daha önce bu kategorilerden hiç ürün sipariş vermemiş, bu kategorileri gezmemiş, hatta bu ürünler ile ilgili gönderilen bir mailinge tıklamamıştır.

Burada yapılması gereken, sitenin tüm içeriğinin kullanıcının daha önce site üzerinde bıraktığı izlere, deneyimlerine göre yeniden şekillendirilmesidir. Proje birkaç faz’a bölünerek başlatılabilir. Öncelik ana sayfada yer alan ürünlere verilmelidir.

Site içerisinde yapılan kampanya duyuruları içinde aynı durumdan söz edebiliriz. Buna daha sonra değinelim.

Bu şekilde müşteri tutumuyla çok daha örtüşen, müşterinin kendisini daha özel hissettiği, dolayısıyla sadık müşteri halini aldığı “Alışveriş Siteleri” tasarlamak yolunda bir atılmış olabilir.

Bazılarımız yukarıda bahsettiğim yapının Web 3.0 ile birlikte mümkün olabileceğini düşünüyor olabilir. Bu yapıyı tasarlamak mevcut teknoloji ile mümkündür. Yeter ki kültürünü kavrayarak arkasında durabilelim.

Bir sonraki yazımda “Akıllı Alışveriş Sepetlerini” anlatmaya çalışacağım.

Akıllı Siteler Tasarlayın

Teknolojik gelişimlerin çok hızlı bir şekilde web sitelerine yansıyabildiği günümüzde, – belki de bu değişikliklerden en az etkilendiğini düşündüğüm yapıların başında B2C olarak nitelendirdiğimiz alışveriş siteleri geliyor.

Gerek ödeme sayfaları gibi karmaşık yapıların değişikliklerindeki zorluklar, bu değişikliklerin kullanıcı alışkanlıkları ile örtüşmeyebileceği endişesi, gerekse; sayfa, ürün sayılarının fazlalığı, “yeniliklerin” bu sitelere adaptasyonunu zorlaştırıyor. Daha doğrusu “yenilikleri” göz ardı edilebilir kılıyor.

Halihazırda alışveriş yapan sadık kullanıcılar, sektör içerisindeki sitelerin altyapılarının birbirine yakın olması, radikal bir değişiklik için erken olduğu izlenimini uyandırıyor olabilir. Göz ardı edilmemesi gereken, yapılmayanı bir gün birilerinin yaparak farkındalık yaratabileceğidir.

Tasarım, kullanım kolaylığı bir yana alışveriş sitelerinde gördüğüm önemli eksiklerden biri sitelerin “akıllı tasarlanmaması” mevcut teknolojiler göz önüne alındığında fazlasını istemenin müşterinin hakkı olduğunu düşünüyorum.

Geleneksel mağazalarda satın alma davranışlarımızı etkileyen birçok unsur ile karşılaşırız. En basiti, herhangi bir şey sormak istediğimizde hemen bir yetkili ararız. Kendisi ile ilgilenilmediği için mağazayı terk eden müşteriler olduğunu tahmin etmek hiçte zor değil,

Yetkiliye ulaşabilirsek; yetkiliden ürün ile ilgili detay bilgi öğrenir. Hatta bize farklı ürünler önermesini isteriz. Ekstra kampanya, indirim, hediye gibi bilgileri alabileceğimiz bir iletişim ortamı oluştururuz.

Gerekirse pazarlık yapar, (adettendir) firmanın iyi müşterisiysek ayrıcalıklarımızdan faydalanırız. Oturup bir kahve içtiğimiz bile olur.

Satın alma eyleminden vazgeçtiğimiz sırada görevlinin “Satış” becerileri devreye girer ve müşterinin fikri üzerinde belirleyici bir rol oynar. En az 5 adımdan oluşan bir ödeme adımı yoktur. Kasadaki arkadaş sizi yönlendirirken halinizi hatrınızı sormayı da unutmaz.

Alışveriş sitelerinin tutması gerektiğini düşündüğüm birkaç veri tipini burada listelemeye çalışmıştım. Bu veriler sonucunda elde edilecek aksiyon planlarının yukarıda bahsettiğimiz geleneksel görevlide bulunabilmesi mümkün değil…

Çok uzun bir yazı olmasını istemiyorum. Devamını da yazacağım.

E-Ticaret > B2C

Son zamanlarda E-Ticaret kavramı ve E-Ticaret cirolarının, B2C kavram ve ciroları ile karıştırıldığını gözlemliyorum…

Yayınlanan BKM cirolarına bakıldığında; Türkiye toplam B2C pazanın E-Ticaret ciroları içerisinde küçük bir yer tuttuğunu görürüz. Bu oran diğer ülkere baktığınızda ne eksik ne fazla, E-Ticaret cirolarını artırdığımızda buna paralel olarak B2C pazarını da büyütüyor olacağız.

E-Ticaret için yapılan her yatırım, yeni ödeme metodu, kullanıcıların internet üzerinden kredi kartı ile ödeme alışkanlığı kazanmasına dolayısıyla bir müddet sonrada online ürün / hizmet siparişleri vermesine neden olacaktır. Bununla ilgili bir örneği burada bulabilirsiniz.

Bu ve benzeri hizmetlerin orta ve uzun vadede B2C cirolarına yansıması kaçınılamaz.

Ayrıca; ödeme altyapısı dışında tüm işlemler online sonlandıran, sepet fiyatlarının yüksekliğinden dolayı geleneksel ödeme metodlarıyla ödemelerin alınabildiği (çek, senet, açık hesap) birçok B2B platformu mevcut, bunlardan birçoğunun büyük birer B2C kadar ciro yaptığını söyleyebilirim.

Buz dağının görünemeyen kısmı olarak nitelendirilebilir.

E-ticaret İşlemleri Tablolama Yapısı

İnternet üzerinden gerçekleşen işlemlerde dikkat edilmesi gereken birkaç noktayı burada belirtmiştim. Sanal Pos altyapısı kullanan firmaların gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen işlemler için “belirledikleri kriterleri” sağlayan tabloları güvenlik nedeniyle kayıt altına alıyor olmaları, fraud riskine karşı hızlı aksiyon alabilmelerini sağlayacaktır.

Aşağıda çıkardığım bir örneği bularak çeşitlendirebilirsiniz.