Açık bankacılık: Neden bugün?

Tüketicilerin farklı platformlarda bıraktıkları izlerin ve verilerin demokratikleştirilebilmesinin, yine tüketicilerin istedikleri platformlarla bu verileri paylaşabilmesinin belki de ilk adımlarından biri olan “açık bankacılık” nihayet Türkiye’de de hayatımıza giriyor. Yurtdışında PSD2 olarak adından söz ettiren yeni nesil bu servisler, bankaları “banking as a platform” dediğimiz platformlara çeviriyor. Bankalar uzun yıllardır riskli olduğunu düşündüğü bu yeni yaşam tarzına nasıl yaklaşıyorlar, ne oldu da bu servisler o tarafta önceleri risk olarak addedilirken kurtuluş reçetesinin en üst sıralarına yazılmaya başlandı bir bakalım. 

Burada konuyu daha iyi anlayabilmek için birkaç adım geri gitmek yararlı olabilir. Hemen herkesin yakından takip ettiği gibi yıkıcı (disruptive) inovasyona en açık sektörlerden birisinin bankacılık olduğunu düşünüyoruz. Katı düzenlemeler; eski nesil iş yapış şekillerinin hala çok kârlı olması ve yenilikçi servislerden yaratılabilecek gelirlerin, gelir-gider tablosu ile banka ölçeğinde kurumlar için bir anlam ifade etmemesi gibi sebepler bankaları bu konuda daha tutucu olmaya itti. Tabii ki eski nesil, emekliliğine 3-5 yıl kalmış yöneticiler de bu durumda büyük rol oynadı. Bankalar, zamanı geldiğinde yeni nesil finansal kuruluşlarla aralarında oluşabilecek açığı kapatabileceklerini düşündüler. Zira iş ağları, milyonlarca kullanıcıları, milyonlarca üye iş yerleri ve milyonlarca dolarları vardı. Bu arada haksız da sayılmazlardı, nitekim bugün gerek satın almalar gerekse kurdukları yeni nesil finansal teknoloji girişimleriyle uçtan uca çözümler geliştirmeye ilişkin yatırımlar yapmaya başladılar.

Yazının devamı için; https://apos.to/s/5f9da08fa7fb6a0008cbad9e#story