Neden İş Değiştirdim? Neden ve Ne Zaman İş Değiştirmelisiniz?

Hemen birçoğumuz için önce en büyük neden para ve yan haklar gibi gözükse de insanlar öncelikle kötü, ya da yetersiz yöneticileri yüzünden iş değiştirirler. Bunu yaptıkları işin takdir edilmemesi ya da büyük resimde bir anlam ifade etmemesi gibi sebepler takip eder ve maddi kısım daha sonralarda gelir. Bu yazıda incelemek istediğim konu bu etmenler ya da şirket kültürünün bu etmenlere olumlu – olumsuz katkısı değil. Şirketler belirli evrelerden geçerler ve hemen evrelerinde farklı yönetimsel tarzlara ve farklı davranabilen, adapte olabilen çalışanlara ihtiyaç duyarlar. Tüm bunları bir kenara park ederek, çalışanlar neden ve ne zaman iş değiştirmeli ona değinmek istiyorum.

Önce her defasında ben neden iş değiştirdim ona değinmekte fayda var. Kişisel olarak her 3-5 yıl aralığında iş değiştirmeye, (uzmanlık değil) farklı kabiliyetler geliştirmeye ve farklı insanlarla tanışmaya inanan birisiydim birkaç yıl öncesine kadar. Yoldaşım Tarık Tombul ile birlikte kurucusu olduğum PayU’ya kadar da böyle devam etmişti bu süreç benim için.

PayU’nun elde ettiği başarıda, kurduğumuz ilk ekibin yaptıklarında ve sektörde ilk olarak açtığı yolda bu birikimin büyük önemi olduğunu düşünüyorum. PayU modelini uygulayan hemen tüm işletmeler için çok güzel bir yol açmıştık ekipçe. 8,5 yılımın son 2 yılında global işler yapmaya başlamış, sadece Türkiye’de değil, EMEA ve Latin Amerika’da birçok projede yer alma fırsatı yakalamıştım. Grubun genişleme (M&A) stratejileri çerçevesinde yeni nesil girişimler ve girişimcileriyle satın alma görüşmeleri de yapmaya başladığımda tekrar 2011’in Eylül ayındaki heyecanı hissetmeye başladığımı fark ettim. O ya da bu sebeple onların gözlerindeki parıltı, heyecan artık bende kalmamıştı.

No alt text provided for this image

Aslında yıllardır comfort zone diye tanımladığım “personal potential trap”’in içerisine yıllar önce düşmüştüm, takribi 5. yılı zamanlarında. Ortağım Tarık’ın birkaç ay önce ayrılıp, sektördeki en büyük oyunculardan birisi olan PayTR’nin başına geçmesi de tuzu biberi olmuştu benim için. Artık başka hikayeler yaratmanın zamanı gelmişti. Benden beklenen ile gitmek istediğim yer arasında uçurum büyümeye başlamış. Aldığım roller ne kadar büyük ve tatminkar olursa olsun yapmak istediklerimden o kadar uzaklaşıyordum. En basiti her şeyden önce her ay onlarca yurtdışı seyahati yapmak istemiyordum. Bir hikaye yaratmıştık, olmuştu bitmişti. Başka hikayeler yaratmanın zamanı gelmiş, geçiyordu. Düşünün girdiğiniz yolun sizi götüreceği yer CFO’luk ya da mali müşavirlik olsun eğer varmak istediğiniz yer burası değilse önce ve akılcı davranmakta fayda var.

Hepinizin bildiği, Türkiye’ye getirilen en yüksek miktarlı yatırımlardan birini müteakip (165M), global rollerimi de bırakıp PayU Türkiye’den çıkışımı yapma fırsatı yakaladım. Iyzico ve PayU’nun birbirine çok ihtiyacı olduğu bir dönemde, hemen herkes için çok doğru bir yatırım ve exit fırsatı yakalanmıştı. PayU ve Iyzico ekibinden her bir bireyin çok büyük emeği var bu pazarın oluşumunda.

Bugünlerde Türkiye’nin 3 yıl sonra en büyük finansal teknoloji girişimlerinden birisi olacak Mobilexpress’i yeni yolculuğuna hazırlıyoruz. Hali hazırda işlem adedi bakımından Türkiye’nin en büyük platformu ve 14 milyondan fazla kayıtlı kart ile en çok kayıtlı karta aracılık ediyor Mex. Yakında yeni ismi, yeni servisleri ve aramıza yeni katılacak ekip arkadaşlarıyla adından daha çok söz ettireceğiz inşallah. Böyle bir dönemde ayağa kalkabilen, dayanabilen girişimlerin gidebilecekleri çok yol var.

Gelelim size; neden ve ne zaman iş değiştirmelisiniz? Burada çağrı merkezinde çalışan kardeşlerim kusuruma bakmasın, çağrı merkezlerinden örnek vereceğim. 2,5 yıl çağrı merkezi deneyimim oldu. Çağrı merkezinde birlikte çalıştığım belirli dönemlerde ayrılan yüksek potansiyelli insanların ya da ayrılmayanların şimdi neler yaptığını görme şansım oldu. Dolayısıyla bu aşağıda yazdıklarım, en azından kendim ve çevrem açısından test edilmiş onaylanmıştır. Sürç’i lisan edersem affola.

Üniversiteden yeni mezun olmuş, deneyimsiz çalışanlar için çağrı merkezleri inanılmaz eğitim olanakları sunan, yaşıtlarınız ile sosyalleşebileceğiniz. (çok insan evlendirdik bizim dönemimizde) Çağrı aldıkça meşgul, çağrı yok ise; tabiri caizse boş olduğunuz o yaşlar için keyifli bir meslektir. En yoğun olunan günde 200’den fazla çağrı alsanız da telefonu kapattığınız an tüm işleriniz bitmiştir. Yarın için ya da önümüzdeki hafta için takip etmeniz gereken çok az iş vardır. Bu durum çağrı merkezinde satış yapan arkadaşlar için biraz daha farklı tabi.

Çağrı merkezinde çalışanların o yoğunlukta farkına varmadıkları şey, o kadar çok şeye ilişkin bilgi sahibi olur, o kadar güzel anlatırlar ki bunu karşısındakilere dışarıda hemen her işi yapabilecekler kabiliyetler kazanırlar ilk 2 yıllarında. Çok iyi storyteller’lar olurlar mesela, girişimcilikte olmazsa olmaz yeteneklerden birisidir. Bir girişimin herhangi bir departmanında rahatlıkla çok verimli çalışabilirler. 2. yıllarının sonunda kendilerinden beklenen ile, kendilerinin kendilerinden bekledikleri, ulaşmayı istedikleri yer arasındaki makas hızla açılmaya başlar. İşte burası yine bende de olduğu gibi PPT’a düştükleri yerdir bireylerin. Bunu sadece çağrı merkezi ile kısıtlamamak lazım tabi, hangi işi yapıyorsak yapalım, bu gerçekle yüzleşmekte fayda var. Artık çalıştığınız yerin size katabileceği bir şey kalmamış olabilir. Belki de çalıştığınız yerin aradığı insan siz değilsinizdir artık? 3 yıl önceki siz lazımdır ona. Bunlar doğal şeyler.

2 yılı geçince ne olur çağrı merkezlerinde; 2 ila 5 yıl arasında telefonla iletişim kabiliyetleri daha da cilalanırken artık dışarıda başka işlerde tutunabilme, yüz yüze görüşmeler yapabilme, herhangi bir toplantı yönetebilme gibi kabiliyetler yavaş yavaş körelmeye başlar. Çalışanlar bunu elbet bilir, fark eder fakat artık en doğal hayatta kalma dürtüsü, maaşım, tazminatım, bildiğim iş vb dürtüler kafaları bulanıklaştırmaya başlar. Günün sonunda güvenli, uzmanlaşılmış alandan plaza ortamlarına zıplamayı gerektirecektir belki de bu süreç. Kolay değildir, orası kurtlar sofrası olarak bilinir beyaz yakalılar arasında.

Anlatmak istediğim ister çağrı merkezinde çalışıyor olun, ister bir bankada, isterseniz yeni nesil bir girişimde, bu içine düştüğünüz durum eğer kötü, yetersiz yönetici vb kurum ile alakadar konular ile ilgili de daha kötü hale geliyor ise; iş değiştirme zamanınız gelmiş, çoktan geçiyor olabilir. İçinde bulunduğumuz dönem kendimizi dinlemeye ilişkin en objektif olmamız gereken dönemlerden bir tanesi. Şapkamızı önümüze koyup ne yapmak istiyoruz, nereden geldik, nereye gideceğiz, güçlü yanlarımız ve geliştirmemiz gereken yanlarımız neler, yazıp yakın çevrenizden bir arkadaşınız ile bunları tek tek tartışın. Kendini geliştirmek, kendine kendinle ilgili dürüst olmaya başladığın an başlıyor.

Sağlıcakla kalın.

Kredi Kartlarının İnternet Alışverişine Kapatılması

Tüm sektör paydaşları olarak kullanıcıların internet üzerinden alışveriş refleksini iyileştirmeye çalıştığımız şu dönemde rekabet halinde olduğumuz birçok etmen var. Sıralamakla bitmez ama şöyle hızlıca bir bakacak olur isek; havaların güzelliğinden tutun alışveriş merkezlerinin çokluğuna, kargo şirketlerinin teslimat sürelerinden pazar yeri satıcılarının henüz istediğimiz seviyelere ulaşamayışına değinebiliriz.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen %25’in üzerinde (gelişmiş pazarlarda bu rakam tek hanelerdedir) bir büyüme ile Hindistan ve Latin Amerika pazarının arkasından en hızlı büyüyen ülkelerden birisi konumunda Türkiye. %3’ün altındaki dijital ticaret payımızı çok hızlı bir şekilde %7–8’lere çıkarabilme şansımız olduğu düşünüldüğünde bu büyümenin de katlanarak artacağını söylemek çok yanlış olmaz. Kilit nokta, yüksek frekansta internet üzerinden alışveriş yapan 5 milyon kişiye yeni milyonlar eklemek hemen her paydaşın vazifesi olmalı.

40 milyonun üzerinde internet kullanıcısı olan, 18m’un üzerinde kullanıcının bankaların internet şubesini kullandığı bir ortamda sadece 5 milyon kabul edilebilir bir rakam değil. Burada kredi kartlı ödemelerin dışında alternatif ödemelere yani lisanslı ödeme kuruluşlarına ciddi bir yük düşüyor ki bu başka bir yazının konusu. Dijital alışverişlerde kredi kartı kullanımının %90’lara ulaşmasının sebebi bu konuda çok iyi olduğumuzdan değil, alternatif yöntemler ile yeteri kadar müşteriye ulaşamamızdan kaynaklanıyor.

Bir önceki yazımda sektörle ilgili kamu ve kuruluşların desteğinden bahsetmiştim, burada da hemen hiç kimsenin anlayamadığı kredi kartlarının tamamının internet alışverişlerine kapatılmasına değinmeden edemeyeceğim. Yanlış duymadınız! Yeni regülasyon ile birlikte internet üzerinden daha önce alışveriş yapmış olsun olmasın tüm kredi kartları internet alışverişine kapatılıyor. Kullanıcılar bankaları ile SMS, internet bankacığı vb kanallardan iletişime geçip talimat vermez ise; bu kartlar kapalı kalacak ve dijital ödeme yapmaya çalıştığında hata alıyor olacak. tekrarlayan / düzenli ödemeler ile ödeme toplayan şirketler ve kullanıcıları da ciddi bir kayıp bekliyor maalesef.

İlk lanse edildiğinde 2017 Ağustos ayı içerisinde planlanan bu geçiş, sektör paydaşları ve derneklerinin oldukça tepkili ve haklı bastırmasıyla önce Aralık sonuna sonra da Ocak ayı sonuna ertelendi. Ertelenme sebebi de hepinizin tahmin edeceği üzere milyonlarca kişinin henüz kartlarını internet alışverişine açtırmamış olmasıydı. Bilinçsizce hareket ettiği için internet üzerinden dolandırılan birkaç kullanıcının şikayeti sonrası alınan bu karara ilişkin bu saatten sonra bir iptal beklemek çok mümkün gözükmüyor.Maalesef yanlış yaptık demeyi sevmiyoruz milletçe! Yerleştirilmeye çalışılan dijital alışveriş güvenlidir algısını nasıl bir çırpıda kendi kendimize yerle bir ettiğimize de girmek istemiyorum, zira TOBB çatısı altında bu konuda epey bastırmama rağmen algı kavramını anlatamadım ilgililere, yine aynı gün tüm e-Ticaret meclisinde tüm katılımcılara sorduğumda orada bile henüz odanın %35’e yakını kartlarını açtırmak için gerekli aksiyonu almamıştı.Bu da maalesef %35’lik bir para, zaman ve enerji israfı olarak geri dönecek eko-sisteme, toparlamamız için muhtemelen 3 aya ihtiyacımız olacak ki büyük kayıp!

Çözüm ise çok basit; son 6 ay-1 yıllık periyotta dijital alışveriş yapmış kredi kartlarını açık bırakalım, gerisi için bu kuralı uygulayalım yeter. Herkes kazanır. Sektör için hemen her yerden destek istediğimiz şu günlerde bu gibi hareketler bazen gölge etme, başka ihsan istemem dedirtiyor.