Kredi Kartlarının İnternet Alışverişine Kapatılması

Tüm sektör paydaşları olarak kullanıcıların internet üzerinden alışveriş refleksini iyileştirmeye çalıştığımız şu dönemde rekabet halinde olduğumuz birçok etmen var. Sıralamakla bitmez ama şöyle hızlıca bir bakacak olur isek; havaların güzelliğinden tutun alışveriş merkezlerinin çokluğuna, kargo şirketlerinin teslimat sürelerinden pazar yeri satıcılarının henüz istediğimiz seviyelere ulaşamayışına değinebiliriz.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen %25’in üzerinde (gelişmiş pazarlarda bu rakam tek hanelerdedir) bir büyüme ile Hindistan ve Latin Amerika pazarının arkasından en hızlı büyüyen ülkelerden birisi konumunda Türkiye. %3’ün altındaki dijital ticaret payımızı çok hızlı bir şekilde %7–8’lere çıkarabilme şansımız olduğu düşünüldüğünde bu büyümenin de katlanarak artacağını söylemek çok yanlış olmaz. Kilit nokta, yüksek frekansta internet üzerinden alışveriş yapan 5 milyon kişiye yeni milyonlar eklemek hemen her paydaşın vazifesi olmalı.

40 milyonun üzerinde internet kullanıcısı olan, 18m’un üzerinde kullanıcının bankaların internet şubesini kullandığı bir ortamda sadece 5 milyon kabul edilebilir bir rakam değil. Burada kredi kartlı ödemelerin dışında alternatif ödemelere yani lisanslı ödeme kuruluşlarına ciddi bir yük düşüyor ki bu başka bir yazının konusu. Dijital alışverişlerde kredi kartı kullanımının %90’lara ulaşmasının sebebi bu konuda çok iyi olduğumuzdan değil, alternatif yöntemler ile yeteri kadar müşteriye ulaşamamızdan kaynaklanıyor.

Bir önceki yazımda sektörle ilgili kamu ve kuruluşların desteğinden bahsetmiştim, burada da hemen hiç kimsenin anlayamadığı kredi kartlarının tamamının internet alışverişlerine kapatılmasına değinmeden edemeyeceğim. Yanlış duymadınız! Yeni regülasyon ile birlikte internet üzerinden daha önce alışveriş yapmış olsun olmasın tüm kredi kartları internet alışverişine kapatılıyor. Kullanıcılar bankaları ile SMS, internet bankacığı vb kanallardan iletişime geçip talimat vermez ise; bu kartlar kapalı kalacak ve dijital ödeme yapmaya çalıştığında hata alıyor olacak. tekrarlayan / düzenli ödemeler ile ödeme toplayan şirketler ve kullanıcıları da ciddi bir kayıp bekliyor maalesef.

İlk lanse edildiğinde 2017 Ağustos ayı içerisinde planlanan bu geçiş, sektör paydaşları ve derneklerinin oldukça tepkili ve haklı bastırmasıyla önce Aralık sonuna sonra da Ocak ayı sonuna ertelendi. Ertelenme sebebi de hepinizin tahmin edeceği üzere milyonlarca kişinin henüz kartlarını internet alışverişine açtırmamış olmasıydı. Bilinçsizce hareket ettiği için internet üzerinden dolandırılan birkaç kullanıcının şikayeti sonrası alınan bu karara ilişkin bu saatten sonra bir iptal beklemek çok mümkün gözükmüyor.Maalesef yanlış yaptık demeyi sevmiyoruz milletçe! Yerleştirilmeye çalışılan dijital alışveriş güvenlidir algısını nasıl bir çırpıda kendi kendimize yerle bir ettiğimize de girmek istemiyorum, zira TOBB çatısı altında bu konuda epey bastırmama rağmen algı kavramını anlatamadım ilgililere, yine aynı gün tüm e-Ticaret meclisinde tüm katılımcılara sorduğumda orada bile henüz odanın %35’e yakını kartlarını açtırmak için gerekli aksiyonu almamıştı.Bu da maalesef %35’lik bir para, zaman ve enerji israfı olarak geri dönecek eko-sisteme, toparlamamız için muhtemelen 3 aya ihtiyacımız olacak ki büyük kayıp!

Çözüm ise çok basit; son 6 ay-1 yıllık periyotta dijital alışveriş yapmış kredi kartlarını açık bırakalım, gerisi için bu kuralı uygulayalım yeter. Herkes kazanır. Sektör için hemen her yerden destek istediğimiz şu günlerde bu gibi hareketler bazen gölge etme, başka ihsan istemem dedirtiyor.

PayU Türkiye, 2013’ün İlk Yarısında 1000 Üye İşyeri Hedefliyor [Röportaj]

Sosyalmedya.co’da yayınlanan röportajımın bir kısmına aşağıdan da ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de online ödeme sistemleri sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de ödeme sistemleri sektörü, getirdiği kolaylık ve güvenlik avantajlarıyla hem e-ticarete ivme kazandıran hem de hızla büyüyen e-ticaret pazarından güç alarak kendisi de her geçen gün gelişen bir sektör olarak dikkat çekiyor.  Türkiye’de ödeme sistemleri sektörüne baktığımızda farklı iş modellerine ve farklı teknolojilere odaklanan oyuncular olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemde ödeme sistemleri sektöründe rekabetin ve ticaret hacimlerin daha da artacağını söyleyebiliriz.

Türkiye’de online ödeme sistemleri alanında iki temel sorun olduğunu söyleyebiliriz: Birincisi işletmelerin sanal POS alıp e-ticarete başlayamaması; ikincisi ise e-ticaret yapan küçüklü büyüklü birçok firmanın karşılaştığı ters ibraz (chargeback) sorunu.

Sektörle ilgili sürekli ‘büyüme’ ve ‘patlama’ haberleri okuyoruz. Herşey bu kadar mükemmel mi gerçekten? Sizce sektördeki en büyük sorun ne?

Şimdiye kadar yüzlerce işletme ile görüşme fırsatımız oldu. Bu görüşmelerden elde ettiğimiz içgörülerden hareket ederek Türkiye’de online ödeme sistemleri alanında iki temel sorun olduğunu söyleyebiliriz: Birincisi işletmelerin sanal POS alıp e-ticarete başlayamaması; ikincisi ise e-ticaret yapan küçüklü büyüklü birçok firmanın karşılaştığı ters ibraz (chargeback) sorunu.

Sizin bu konuda sunduğunuz çözüm nedir?

Dünyanın en önemli medya ve e-ticaret markalarını bünyesinde bulunduran Naspers’ın bir iştiraki olan ve halihazırda 9 ülkede faaliyet gösteren PayU olarak Türkiye’de bu iki temel sorunu çözmek için organizasyonumuzu, ürün ve hizmetlerimizi şekillendirdik. Sanal POS çözümleri (6 bankanın POS’una tek günde sahip olma imkanı), gelişmiş sahtecilik (fraud) önleme filtreleri, 7 gün 24 saat hizmet veren uzman sahtecilik izleme ekibi ve daha birçok servisle e-ticaret sektörünün güvenilir iş ortakları arasında yer almak için var gücümüzle çalışıyoruz. Buna ek olarak, bankalarla yapacağımız kampanyalarla bizimle çalışan üye işyerlerinin ticaret hacimlerine katkıda bulunurken, gerçekleştireceğimiz yoğun iletişim çalışmaları ile de işyerlerinin bilinirliklerini artıracağız. Ayrıca PayU Türkiye olarak ilerleyen aylarda sunacağımız yeni servislerimizle de e-ticaret sektörünün gelişmesine katkıda bulunmayı planlıyoruz.

Sanal POS çözümleri (6 bankanın POS’una tek günde sahip olma imkanı), gelişmiş sahtecilik (fraud) önleme filtreleri, 7 gün 24 saat hizmet veren uzman sahtecilik izleme ekibi ve daha birçok servisle e-ticaret sektörünün güvenilir iş ortakları arasında yer almak için var gücümüzle çalışıyoruz.

 

Peki sizce Türkiye pazarına yabancı yatırımcıların ilgisi nasıl?

Türkiye’deki ödeme sistemleri sektörü sergilediği hızlı büyüme ve sahip olduğu potansiyel ile global pazarda da dikkat çekiyor. Türkiye pazarına yabancı yatırımların ilgisi ve pazardaki oyuncuların halihazırdaki rekabeti de bunun iyi bir göstergesi.  BKM verilerine göre Haziran ayı itibarı ile Türkiye’de 53 milyon kredi kartı ve 87 milyon banka kartı var. Bu oldukça iyi bir rakam. Ödeme sistemleri alanında yeni teknolojilerin kullanıldığı oldukça gelişmiş bir altyapımız var. Bu altyapı genç nüfus ve yukarıda da belirttiğimiz kart rakamları ile harmanlandığında Türkiye’yi eşsiz bir pazar haline getiriyor. Diğer taraftan Avrupa’ya kıyasla yeni iş modellerini hayata geçirmek konusunda da oldukça iddialı olduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye’nin ödeme sistemleri alanında oldukça gelişmiş bir ülke olduğunun bir göstergesi de geçtiğimiz aylarda, Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin’in İspanya’nın ikinci en büyük bankası BBVA’nın Global Ödeme Sistemleri’nin başına geçmesidir. Emininiz BBVA, Mehmet Sezgin’in tecrübelerinden oldukça faydalanacaktır.  Benzer haberleri ilerleyen yıllarda da sıklıkla duymayı umuyoruz.

Ödeme sistemlerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Elektronik ticaretin geleceğinin mobil cihazlar üzerinde olacağına inanıyoruz. Mobile yönelik geliştirdiğimiz çözümlere ek olarak, web üzerinde dönüşüm oranını artırıcı birçok çalışma ile de sektöre destek olacağız.

Akıllı telefon erişimine (penetrasyon) rağmen mobil cihazların, kullanıcıların web’de yaşadığına benzer bir deneyim sunabilmesi halen mümkün değil. Bu noktada ödeme sistemlerine ve tek tıkla ödeme kavramına büyük iş düşüyor. Burada ödeme sistemleri yine kaldıraç vazifesi göreceklerdir.

Ancak mobil cihazlar üzerinden gerçekleşecek e-ticaretin gelişip olgunlaşması için daha vakit olduğunu düşünüyoruz. O açıdan şu an Türkiye online ödeme sisteminde yukarıda belirttiğimiz iki sorunun çözümlenmesinin daha önemli ve öncelikli olduğunu biliyor ve hazırlıklarımızı buna göre yapıyoruz.

Hangi bankalar ile anlaşmanız var?

PayU Türkiye olarak Türkiye’nin önde gelen banka ve lisansör kuruluşlarıyla yaptığımız işbirlikleriyle sektöre yenilikçi bir hizmet anlayışı getiriyoruz. Visa ve Mastercard gibi lisansör kuruluşların yanı sıra Akbank, İş Bankası, Yapı Kredi, Ziraat Bankası, Finansbank, Denizbank, Garanti ve Bank Asya gibi Türkiye’nin önde gelen bankalarla işbirliği halindeyiz. Bu sayıyı yakın zamanda artırmayı planlıyoruz.

PayU’yu kaç iş yeri ve kaç kişi kullanıyor?

PayU olarak şu an dünyanın 9 ülkesinde faaliyet gösteriyor ve 15 binin üzerinde online işletme ile çalışıyoruz. PayU Türkiye olarak sadece Türkiye’deki ihtiyaçlara odaklanıp, bunları karşılamak için faaliyetimize başladık ve ciddi bir yazılım geliştirme döneminin ardından sistemlerimizi 2 ay önce devreye aldık. Kısa sürede 60’den fazla işyeri ile aktif olarak çalışmaya başladık. 200’den fazla işyeri ile de sözleşmemizi imzaladık. Elektronik ticaret yapmak isteyen işletmelerin hızlı bir şekilde bu dünya ile tanışmasına olanak sağlıyoruz. Türkiye’de e-ticaret yapan her firmaya temas ederek, havayolu taşımacılığı şirketlerinden özel alışveriş kulüplerine, turizm şirketlerinden pazar yerlerine (marketplaces) kadar herkes ile çalışmak istiyoruz. Türkiye’de MasterCard ve VISA’nın yasakladığı kategoriler dışında kalan şirketlerle çalışıyoruz. Markafoni, Zizigo, Misspera ve Ucuzu.com gibi aktif olarak çalıştığımız ve çalışmak için görüştüğümüz birçok önemli şirket var.

Sizi diğer ödeme sistemlerinden farklı kılan nedir?

MasterCard ve VISA’dan aldığımız izinler kapsamında e-ticaret yapan veya yapmak isteyen işletmelere tek sözleşme ile altı bankanın sanal POS’una bir günde ulaşma imkanı tanıyoruz. 100’ü aşkın sahtecilik (fraud) önleme filtresi, PCI DSS ve SSL sertifikalarına sahip ödeme sayfaları, 7 gün 24 saat hizmet veren sahtecilik konusunda uzman ekibimiz ve işletmelerin ödeme süreçlerindeki risklerini (chargeback) en aza indirirken PayU’ya üyelik gerektirmeyen ödeme sayfalarımız ile üye işyerlerinin, müşterilerine kesintisiz alışveriş deneyim sunmasını sağlıyoruz.

Gelişmiş sahtecilik (fraud) önleme filtrelerimiz ve 7 gün 24 saat hizmet veren uzman sahtecilik izleme ekibimiz bulunuyor. Böylelikle e-ticaret şirketlerinin risklerini (chargeback) en düşük seviyeye indiriyoruz. İşyerlerimize bu modeli sunarken işyerlerinin PayU sanal POS’ları ile çalışması zorunluluğunu aramıyoruz. Dileyen her işletmenin bu hizmetlerden yararlanmasına olanak sağlıyoruz.

2013 hedefleriniz nelerdir?

Hedefimiz Türkiye e-ticaret sektörünün en güvenilen iş ortağı olup sunduğumuz katma değerlerle sektörü daha da ileriye taşımak. Türkiye’de elektronik ticaret yapan, yapmak isteyen hemen herkese temas ederek, iş yapış şekillerini ileriye taşımak arzusundayız. 2013’ün ilk yarısında üye işyeri sayımızın 1000’i geçmesini hedefliyoruz.

Türkiye’de Online Ödeme Sistemleri – PayU Türkiye Röportaj

Sosyalmedya.co’da yayınlanan,“Online Ödeme Sistemlerini 2012’de Neler Bekliyor?” başlıklı dosya konusuna gönderdiğim içeriğin tamamını aşağıda bulabilirsiniz.

Online Ödeme sistemlerinin Türkiye pazarındaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, bankacılık ve ödeme sistemleri konusunda Avrupa’nın birçok ülkesinden daha inovatif çözüm ve yaklaşımlara sahip bir ülke. Hatta Elektronik Ticaret’e ilk yatırımı yapan kurumun bundan yaklaşık 12 yıl once yine bankalar olduğunu söyleyebiliriz. Bugün baktığımızda sektörün yükünün tamamına yakınının yine bankalar üzerinde olduğunu görüyoruz. Burada kart kullanım alışkanlıkları, sadakat programları ve Avrupa’da bir örneğini daha göremeyeceğiniz taksit kültürünün payı büyük.

Tüm bunlara rağmen, özellikle son yıllarda Elektronik Ticaret sektöründe yaşanan gelişmelere bankaların genel müdürlük birimlerince cevap verilse de, sektör paydaşlarıyla direk iletişim halinde olması öngörülen şubeler tarafında aynı hızla hareket edilemedi. Bu da birçok işletmeyi zorlu bir sürecin beklemesi anlamına geliyordu. Öyle ki bugün web siteniz üzerinde taksit yapmak istediğinizde 4-5 bankayla anlaşmak, farklı çalışma koşulları ile faaliyetinize başlamak zorundasınız. Bu süreç sadece küçük işletmelerce yürütülmesi zor gibi gözükse de, birçok orta ve büyük ölçekli firma da benzer zorluklar yaşıyorlar. Örn; Groupon TR faaliyetine başlarken büyük bir bankanın şubesini ikna edememiş ve ilgili bankadan sanal pos alamamıştı. Daha sonra ilgili şubenin pişman olduğunu söylemeye gerek yok tabi.

Bundan yaklaşık 6 yıl önce Garanti Bankası ile Sanal POS altyapısı üzerinde entegre çalışan Mobil Ödeme projesini deneyen Turkcell, gerek projenin sanal pos’a olan bağlılığından gerekse o dönemde sektörün  böyle bir ödeme aracına ihtiyaç duymamasından dolayı projeyi rafa kaldırmıştır. Daha sonra bu yöntem yerini, 35 TL’ye kadar cep telefonu numaranız ile ödeme yapabildiğiniz Mikro Ödeme’ye bırakmıştır. Bununla birlikte geçtiğimiz yıl Türkiye’de faaliyetine başlayan PayPal, Eylül ayı itibariyle Türkiye pazarına girdiğini duyuran PayU ve yeni oluşumlar, 2012 yılında doğuşuna tanıklık edeceğimiz katma değerli servislerin habercileridirler.

Konuyla ilgili sektörü ileri taşımaya yönelik çok büyük bir rolü olduğunu düşündüğüm BKM’de (Bankalararası Kart Merkezi) Genel Müdür Sn. Soner Canko ve ekibi ile yaptığım toplantıda oldukça heyecan verici oluşumların haberini alma fırsatı yakaladım. Sektöre ilişkin özellikle bankalar, operatörler ve alternatif ödeme sistemleri tarafında atılan adımların tek bir merkezden kontrol edilerek, süzgeçten geçirilmesi son kullanıcı tarafında oluşabilecek yanlış anlaşılmaların önüne geçiyor olacaktır. Örn; Turkcell yaklaşık 4 ay önce CepTParacard’lar ile internet üzerinden alışveriş yapabileceğinize dair bir SMS gönderdi. Oysa; bu kartlarla sadece “3D Secure” altyapısı ile provizyon alınabiliyor ve birçok online işletme pre-paid ve debit kartları henüz bu sisteme yönlendiren altyapıları geliştirmedi. Dolayısıyla internet üzerinden alışverişe yönlenebilecek 100.000 genç kullanıcı kötü bir deneyim yaşamış oldu.

Bununla birlikte havale, eft ve kapıda ödemeyi de artık online ödeme araçları arasına eklememiz gerekiyor.

Türk tüketicisinin online ödeme sistemlerine verdiği tepki nasıl?

Ödeme sistemleri söz konusu olduğunda tüketicileri ikiye ayırmak ve bu şekilde aksiyon almak lazım. Bunlardan ilki, katma değerli servisler sunmak zorunda olduğunuz, bunu yaparken fiyat, esneklik, taksitli satış, fraud (sahtekarlık) monitoring servisleri ve ekibi ile birlikte inovatif çözümler sunmanız gereken online web siteleri. Diğer tarafta da bu web sitelerinden güvenli ve hızlı bir şekilde alışveriş yapmak isteyen son kullanıcılar var. Bunlardan sadece bir tanesini hedefleyen bir ödeme sisteminin başarılı olma şansını düşük görüyorum.

Son kullanıcı tarafında, en uygun ödeme alternatiflerini sunan argümanların sıklıkla tercih edildiğini görüyoruz. Bu yüzdendir ki cironun yaklaşık %80’i kartlı ödeme sistemleri üzerinde gerçekleşiyor. Havale ve EFT’nin oranı %4-5 seviyelerindeyken kapıda ödeme cirosunun %13 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan özellikle sepet ortalaması 12 TL’yi geçmeyen oyun ve içerik satışlarında mikro ödeme yöntemi ile yapılan ödemeler hatırı sayılır hacimlere ulaştı. Henüz banka müşterisi olmayan gençleri de bu eko-sistem içerisine dahil edebiliyor bu yöntem.

Sizce pazar 2012’de nasıl olur? Hem Türkiye hem de globalde… Öngörüde bulunabilir misiniz?

2012 yılında öncelikle bankaların kendi alternatif ödeme sistemlerine ağırlık vereceklerini düşünüyorum. Garanti Bankası’yla birlikte tanıştığımız BonusPay’in alternatifi ürünleri diğer bankalar da devreye alıyor olacaklar. İlk yatırım da FinansBank’tan geliyor olacak. Bu sistemleri sanal pos zorunluluğundan kurtarıp, alternatif bir ödeme sistemi olarak konumlandırabilirlerse penetrasyonlarını da artıracaklardır. Aksi durumda bu ürünleri kullanmak isteyen kullanıcılar yine zorlu bir Sanal POS süreci ile karşılaşacaklar.

Alternatif ödeme sistemlerine baktığımızda ki bu yöntemler sektörün hak ettiği hacimlere ulaşabilmesi için kaldıraç vazifesi göreceklerdir; 2012 yılında en az 5 yüksek bütçeli, güvenilirliğini yurtdışında da kanıtlanmış yöntemin Türkiye’de faaliyetine devam edeceğini düşünüyorum. Yeni tanışacağımız katma değerli servislerle birlikte, 3 dakikada web sitesi açarak, gerek web sitesi üzerinden gerekse mobil cihazlardan taksitli satış yapabileceğiniz sistemlerle tanışacağız.

Türkiye Elektronik Ticaret pazarına baktığımızda ise; 2011 yılı için 21 mia TL, 2012 yılında ise; 25 mia TL’lik bir hacim bekliyorum. Sevindirici haber bu rakamların içerisindeki gerçek e-ticaret cirosu’ndaki artışta olacak. İşletmelerin fiziksel cirosunun içerisindeki e-ticaret payını tartıştığımız günler yerini e-ticaret cirosu içerisindeki mobil ciro payını tartıştığımız günlere bırakıyor olacak. Kullanıcılar arasında yapılan para transferleri, fiziksel dünya ile online dünya yakınsaması konusunda büyük gelişmeler yaşanacak, hatta Facebook vb. platformlarda kullanılan sanal para’ların pre-paid kartlar ile fiziksel dünyaya indiğini göreceğiz.

PayU olarak Türk pazarında ne hedefliyorsunuz?

Elektronik Ticaret yapmak isteyen işyerlerini hızlı bir şekilde bu eko-sisteme dahil etmek istiyoruz. İşletmeler PayU ile sözleşme imzalayarak PayU API’sini sistemlerine entegre ettiklerinde tüm banka kredi kartlarına taksit yapabilecekleri gibi, ilerleyen dönemlerde alternatif birçok ödeme yöntemini de yine aynı API yardımıyla kullanabiliyor olacaklar.  Son kullanıcılarına alışık oldukları şekilde kredi kartı bilgilerinin girilmesi suretiyle alışveriş yaptırabilecekleri gibi, PayU kullanıcı adı ve şifresi ile ödeme imkanı da sağlayabilecekler. Ürün/hizmet satın alan kullanıcı tarafında da hızlı ve güvenilir bir ödeme altyapısı vaad ediyoruz tabi. Tüm bunlara ek olarak gerçekleşen siparişler PayU fraud (sahtekarlık) filtrelerinden geçerek 7/24 PayU’nun fraud ekibi tarafından incelenecek, gerekirse işyeri ile irtibata geçerek, yüksek skorlu siparişlerin iptali sağlanıyor olacak. Bu konuda Türkiye’nin en aktif bankasının Fraud Yöneticisi PayU için, sadece elektronik ticaret yapan işletmelerin işlemlerini inceliyor olacak.

Kısaca; İşyerlerinin core business’larına daha fazla efor sarfetmesi gerektiğine inanıyor ve ödemeye ilişkin tüm süreci outsource etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.

Online Alışverişlerde 3D Secure Kullandırmalı mıyım?

21  Temmuz tarihinde Eticaret MAG’de yayınlanan yazımı aşağıda bulabilirsiniz.

Elektronik ticaretle ilgili yazılan birçok kitapta, verilen eğitimlerde hatta katıldığınız organizasyonlarda genellikle bu iş yapış şeklinin avantajlarına değinilir. 7/24, dünyanın her yerine az maliyetle satış yapabiliyor olma fikri, kolları hemen sıvama dürtüsü uyandırır.

Derinlemesine incelenmeyen nokta; elektronik ticarete konu olan işlemlerin CNP (Card not Present)olmasından dolayı barındırdığı charge-back (ters ibraz) riskidir.

Kısaca açıklamak gerekirse; kart sahibi, alışverişini takip eden 4 ay süre ile (bu süre kısalmaz, lakin uzayabilir) birkaç itiraz kodundan birini seçerek bankası aracılığıyla alışverişine itirazda bulunabilir. Kötüye kullanılabilir endişesi ile detaylarına girmeyeceğim bu itiraza konu olan işlemde, 3D Secure doğrulama yöntemi yok ise; kart sahibi lehine sonuçlanacak bir süreç devreye girmiş olur ve dolayısıyla konu işyerinin zararı ile sonuçlanır.

Avrupa’nın birçok ülkesinde fiziksel dünyada yaşanan Chip&PIN dönüşümü ile birlikte kredi kartı kopyalama riski minimize edilmiştir. Bu gelişme herhangi bir yolla ele geçirilen ve kopyalanamayankredi kartlarının internet üzerinde kullanılmaya başlamasına yol açmıştır. Dolayısıyla fiziksel dünya riski azalırken, online dünya işyerleri için daha riskli bir hal almıştır.Türkiye 3D Secure Kullanımı (2010)

Uzun yıllardır Türkiye’de kullanılan ve gün geçtikce daha son kullanıcı dostu bir hal alan 3D Secure doğrulama yöntemi , dolandırıcılık nedeni kodlu itirazların önüne geçerek riski minimize edebilmek maksadıyla ; MasterCard ve VISA tarafından geliştirilmiştir.

Kısaca CHIP&PIN’in internet üzerindeki versiyonu olarak adlandırabileceğimiz bu ürün, 2010 yılına kadar yeterli ilgiyi görmemiş olsa da, özellikle 2010 yılı birlikte Türkiye’de gerçekleşen tüm e-ticaret transaction’larının %12’sinde kullanılmıştır. Sigorta ve acenteler aracılığıyla yapılan ciroları bir kenara koyarsak bu oranın yaklaşık %23’e çıktığını görürüz.

Yukarıdaki tabloda 2010 yılında Half ve Full Secure doğrulanan toplam transaction sayısını bulabilirsiniz. 2011 yılında bankaların 3D Secure sayfaları optimizasyonları ile bu adetlerde %30’luk bir artış beklediğimi de eklemek istiyorum.

2010 yılı ile birlikte özellikle ISKI, IGDAS, Gelir İdaresi Başkanlığı vb. devlet kurumlarının elektronik ticaret’le tanışması ve sadece 3D Secure doğrulama yöntemi ile ödeme kabul etmesi, bu doğrulama yöntemininin Türkiye’de kullanım oranını artıran bir kaldıraç vazifesi görmüş, işletmelerin 3D Secure yüzünden ciro kaçırırım endişesini ortadan kaldırmaya başlamıştır.

Öyle ki “Private Shopping” gibi rekabetin yoğun yaşandığı bir modelde bile sektör büyüklerinden bazıları 3D Secure’suz yola devam ederken, bazıları sadece 3D Secure doğrulama yöntemi ile ödeme kabul etmektedir. Bugün birçok büyük B2C, C2C hatta B2B full secure veya belirledikleri bazı kurallara takılan üyeleri 3D Secure ile alışverişe yönlendirmektedir. (Örneğin; yeni üye ve kolay paraya çevrilebilir bir ürün alıyor ise)

Gelelim 3D Secure kullanmalı mıyım sorusunun cevabına, sektörde karşılaştığım 3 tip işletme var. Kısa kısa açıklamaya çalışacağım.

3D Secure’u ciro kaçırırım endişesi ile kullanmak istemeyenler

Bünyesinde tecrübeli fraud (sahtekarlık) departmanı kurmuş, yüksek kar marjı ile çalışan, uzun yıllar sektörde faaliyet gösterdiği için; müşteri database’i oluşturmuş online işletmeler. Bu tip işletmeler 3D Secure’u genellikle bazı kurallara takılan üyeleri doğrulamak için kullanırlar. Bugün sektörde faaliyet gösteren birçok büyük B2B ve B2C’de 5 ila 15 kişi arasında fraud ekipleri bulunmaktadır.

3D Secure olmadan faaliyetlerine devam edemeyecek olanlar

Özellikle düşük kar marjı ile çalışan ve riskli ürün grupları olarak adlandırılan, kolay paraya çevrilebilen ürünler satan işyerleri (altın, kontör, cep telefonu, uçak bileti vb.)

Burada yaşanabilecek bir charge-back düşük kar marjı ve yüksek sepet ortamalasından dolayı işyerini zarara uratacağından, işyerinin 3D Secure’suz yaşamaya devam edebilmesi mümkün değildir.

3D Secure’den habersiz, tesadüfen faaliyetlerine devam eden işyerleri

Düşük kar marjı ile kolay paraya çevrilebilen ürün satışı yapan, bünyesinde fraud birimi kurmamış işyerleri. Dolandırıcılar tarafından keşfedilene kadar faaliyetlerine devam edebileceklerdir.

“Elektronik Ticarette Fraud Önleme Yöntemleri” ile başladığım online ödemede güvenlik olgusunu, 3D Secure ve Türkiye’de kullanımı ile bir adım öteye taşımayı planladım. Güvenlik nedeniyle detaylandıramadığım birkaç nokta olsa bile, özellikle bankaların 3D Secure sayfalarında yakın zamanda yapılan optimizasyonlar ile birlikte artan müşteri deneyimi fırsatları beraberinde getiriyor.

Diğer taraftan, Türkiye’de kullanılan debit kartların (69 mio adet) sadece 3D Secure ile online provizyon alabiliyor olması kredi kartı kullanmayan, debit kartı ile online alışveriş yapmak isteyen kullanıcılara da altyapı sağlayabilmenize olanak sağlıyor.

 

VISA E-Ticaret’i Geliştirme Toplantısı

VISA Türkiye’nin düzenlediği, Türkiye’de Elektronik Ticaret pastasını artırmaya yönelik ev ödevleri alabileceğimiz bir organizasyonda dinleyici koltuğunda yerimi aldım.

ETID’in de (Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği) konuşmacı olarak katılarak, sektör sorunlarını banka ve lisansör kuruluşlarla paylaşma imkanı bulduğu organizasyonda güzel bir tartışma platformu yaratıldığını düşünüyorum. ETID’le ilgili eklemek istediğim nokta; her ne kadar sektörün büyük oyuncularını bünyelerinde barındırıyor olsalar da (20 işyeri) hızlı bir şekilde tabana yayılacak aksiyonları da almaları gerektiğidir.

Organizasyonda dikkatimi çeken bir diğer nokta, birçok bankanın sektör sorunlarına gerek teknik gerekse mental anlamda oldukça uzak olduğunu fark etmem oldu. Yine de ev ödevlerinin hızlı bir şekilde hayata geçirilmesiyle sektörün önündeki birçok bariyerin aşılacağını düşünüyorum.

Online Alışverişin Popüler Ürünleri Değişiyor, Karlılık Artıyor!

Arda Kutsal ve ekibi sayesinde çok değerli bir organizasyona ev sahipliği yaptı İstanbul. Kasım ayı başında düzenlenen bu organizasyonda Dijital Ekonomi ve Sosyal Medya masaya yatırıldı. Birbirinden değerli konuk ve konuşmacıların yer aldığı oturumlarda birçok ana başlığı, trendi derinlemesine inceleme, tabir’i caizse sektörün ritmini birlikte yakalama fırsatı bulduk. Program detayına buradan ulaşabilirsiniz.

Moderatör olarak katıldığım; Online Alışverişin Popüler Ürünleri Değişiyor, Karlılık Artıyor! başlıklı oturumda, Türkiye Elektronik Ticaret pazarında en hızlı farkındalık yaratan iki modelin güçlü oyuncuları ile birlikte, iş modellerinin avantajlarından, risklerine, pazara giren oyunculara önerilerine kadar birçok konuda fikir alışverişi yapma şansı yakaladık. Webrazzi ekibi video’ları ekleyince buradan da paylaşmaya çalışacağım.

2011 yılında farklı açılımları da beraberinde getirecek bu iki modelle ilgili hemen her organizasyonda, blog yazısında bir şeyler bulmanız mümkün. Şimdilerde E-Ticaret denilince akla bu iki model geliyor olsa da zamanında E-Ticaret’in çok daha büyük bir pasta olduğundan bahsetmiştim.

Grup Alışveriş modeli ile ilgili birkaç fikri de tekrar paylaşmakta fayda var. Gördüğüm risklerin başında; giriş bariyerinin düşüklüğünden dolayı düşen kar marjları, artan rekabet, sadakat yaratmanın zorluğu, işyerlerinin bekledikleri dönüşleri alamaması dolayısıyla ikinci, üçüncü kampanyaya istekli olmamaları  gibi başlıklar yer alıyor.

“Grup Alışveriş” İş Modellerine Tavsiyeler

Yaklaşık 6 aydır sektöre giriş yapmak isteyen Groupon modelleri ile, çeşitli sebeplerle görüşmeler yapıyorum.  Heyecanlı genç girişimcilerden, güçlü sermayeli  gruplara, yurt dışı yatırımcılara kadar birçok taraf Türkiye’nin 2010 yılı modelinin “Collective Buying Power” sloganıyla faaliyet gösteren Groupon olacağında hemfikir. Yakın zamanda faaliyetine başlamış 10 civarında projede günlük/haftalık fırsatları takip ediyor olacağız.

Özellikte tatil sektöründe de büyük fırsatlar gördüğüm modelin ürün tarafında 2008 yılından beri faaliyet gösteren firsatciyiz.com yer alıyor. Ürün satışının dezavantajı; büyük B2C’lerin kar marjı nispeten daha yüksek ürün gruplarında, küçük bir entegrasyonla bu modeli uygulamaya başlayabilecek olmaları. Şimdilik bunu yapan olmadı.

Diğer taraftan şok indirime dayalı modellerde; bilinirlik yaratmak kolay, müşteri sadakati yaratmak zordur. İlk aşamada küçük oyuncular için bilinirlik yaratmak problem gibi gözükse de,  modelin güçlü oyuncuları, küçük oyuncular yerine de iletişim yapıyor olacak, küçük oyuncular bu fırsatı iyi kullanmalı. Küçük oyuncuların modeli anlatmak için  efor sarfetmek zorunda olmadıklarını söyleyebiliriz.

Gelelim küçük birkaç öneriye;

  • Müşterinin tek ilgilendiği ürün/hizmet, bu ürün/hizmetin kalitesi ve fiyatıdır. Güçlü sermayeli model; belirlenen conversion rate’e,  buna paralel daha cazip ürün/hizmet fırsat eşiğine ulaşana kadar pazarlama bütçesinden faydalanacaktır. Grup bünyesinde faaliyet gösterecek modeller ise; grubun gücünü yanlarına alacaktır. Bu eşik aşılana kadar küçük oyuncular model içinde niş’e gidebilir. Örn; sadece sinema bileti teklifleri, sinemaya gitmek isteyen kullanıcının aklına ilk gelen model iseniz, farkındalık yaratmışsınızdır.
  • İnternet üzerinden alışveriş güvenlidir. Maalesef yalnızca kart sahipleri için, üye işyeri iseniz, özellikle başka işyerleri için kendi Sanal POS’larınız üzerinden ödeme alıyorsanız. Tüm charge-back riskini üstleniyorsunuz demektir.  Kart sahibi ürün/hizmeti belirlenen süre içerisinde almadığında veya çalıntı kart ile işlem yapıldığında yaşanacak charge-back süreci,  zarar hanesine yazılan meblağlar  kısa dönem içerisinde fraud ekibi kurmanız  anlamına gelecektir. Modelin tüm oyuncularının bir müddet 3D Secure’suz çalışmayı deneyeceğini, ardından 3D Secure zorunlu tahsilat almaya başlayacaklarını düşünüyorum.
  • Türkiye’de kupon kültürünün İngiltere ve Amerika’dan çok farklı olduğunu biliyoruz. Kısa vadede yapılacak SMS entegrasyonları bir müddet sonra yerini Kredi Kartı/POS entegrasyonlarına bırakıyor olacaktır. Bankalar da buradaki fırsatı görerek orta vadede aksiyon alacaklar.
  • Model şöyle çalışır. Kredi kartlarından ön provizyonlu çekim yapılır. Bu çekim kredi kartı ekstresine yansımamakla beraber 7-10 günlük süre zarfında kart limitine banka tarafından bloke koyulur ve Groupon modelinin alacağı meblağ garanti altına alınır. Belirlenen alt limite ulaşılması durumunda, ön otorizasyonda bekleyen tüm işlemler son onaya gönderilir ve muhasebeleştirilmeleri sağlanır.  Örnek üzerinden gidersek 100 kullanıcıya ulaşılması durumunda; X hizmetin 50 yerine 25 TL’den verileceğini düşünelim.  Teklif sayısı 90’da kalırsa? 90*25=2.250 TL’yi gerçekten iptal eder miyiz? Yoksa hizmet/ürün  aldığımız kuruluş ile görüşüp 90 kişi için yeni bir fiyat önerisi mi isteriz?  Belki sadece %10 indirim yapmak isteriz kullanıcılarımıza. Bu ciroyu kaçırmamak için mutlaka bu veya benzeri bir model sistemlere entegre edilmeli, parası kasaya girmiş bir satışı iptal etmek çok doğru değil, (Türkiye’de ki bankacılık sistemleri bu modeli destekler)
  • Müşteri Deneyimi; Özellikle online/fiziksel dünya entegrasonu (Kart/POS vb.) sağlanana kadar gidilecek mekanlarda Excel üzerinden herhangi bir personel tarafından kontrol yapılması planlanıyor ise; bir kez daha düşünülmeli, müşteri temas noktaları hizmetin kullanım saatleri içerisinde mutlaka ulaşılıyor olmalı.
  • Maliye ile ilişkiler, kesilen faturalar, komisyon mahsuplaşmaları aşılması gereken sorunlarından
  • 2009’un iş modeli olan “Private Shopping” kadın ağırlıklı olmak üzere kendi kitlesini oluşturdu diyebiliriz. İlk kez Private Shopping modeli üzerinden yaptığı alımla E-Ticaret’le tanışan insanlardan bahsediyorum.  Groupon modelleri de 3.5 mio civarında online sipariş veren kart sahibini hedeflemek yerine, kendi kitlesini E-Ticaret’e çekerek oluşturmalı, pastayı büyütebiliyor olmak orta ve uzun vadede modeller için başarıyı beraberinde getiriyor olacaktır. Aksi durumda sadece 3 modelin ayakta kalabileceğini düşünüyorum.

Modelle ilgili Çağlar Erol’un detaylı bir yazısını buradan okuyabilirsiniz.

Resim Webrazzi’den alınmıştır.

Neden Sanal POS Alamıyorum?

Lidio‘nun tam da ihtiyacınıza yönelik servislerini hemen inceleyin.

Fiziksel pos cihazları gibi, Sanal POS’larda bankaların komisyon gelirleri elde ettikleri ürün ve hizmetlerin bir araya gelmesinden oluşur.  Çok kısaca bankaların komisyon karı elde etmesine rağmen neden her Sanal POS başvurusunu onaylayamadığına değineceğim. Kar edebilecekleri ürünleri herkese satmamalarının bir nedeni olmalı değil mi?

Öncelikle; Charge-back kurallarını okumanızı öneririm… Kısaca; bankaların uymak zorunda oldukları ve kart sahibi kuruluşlara ait kurallar derki; alışveriş esnasında, kartın fiziksel olarak ortamda bulunmadığı “Card Not Present” işlemlerde, kart sahibi, “bu işlemi ben yapmadım” itiraz kodu ile bankasına ulaşırsa; kart sahibi haklıdır… Bir diğer itiraz kodu da “bu ürün veya hizmeti alamadım” şeklindedir. İnternet üzerinden sipariş ettiğiniz bir ürünün elinize ulaşmaması olarak düşünebilirsiniz.

Chip&Pin’e geçişle birlikte, fiziksel dünyada yaşanan fraud’un çok büyük bir bölümü online ortama taşınmış ve üye işyerleri ile birlikte işyerlerine kefil olan şubelerin riskleri artmıştır. Özellikle 2007-2008 yıllarında batan, kötü niyetle üye işyerini kapatıp giden birçok Sanal işyerinin yaşadığı tüm charge-back’ler şubeleri tarafından karşılanmıştır. Kart sahibi tarafından charge-back başvurusu geldiğinde; üye işyeri ile bir takım evraklar paylaşılır ve delilleri kart sahibi bankaya göndermesi istenir. Eğer üye işyeri faaliyetine devam etmiyorsa veya hesaplarında ilgili meblağların karşılığı yoksa; tüm tutarı bağlı bulunduğu şubesi ödemek zorundadır.

İşte bu yüzdendir ki, bir firmaya düşük valörlü (3 gün, 5 gün vb.) Sanal POS hizmetini tanımlamak, limitsiz kredi tanımlamak ile eşdeğerdir. Kart sahibinin charge-back başvuru hakkının 4 ay olduğunu düşünürseniz riskin ne kadar büyüyebileceğini de görmüş olursunuz.

Mevcut durumda “bu işlemi ben yapmadım” itirazının önüne geçebilmenin tek yolu, 3D Secure ürünün Full Secure yönteminin üye işyeri tarafında uygulanması, 3D Full Secure gerçekleşen işlemler için; “ürün hizmeti almadım” itiraz hakkı devam etse de üye işyeri ve şube tarafından kolay kanıtlanabilir bir olgudur bu.  Bu yüzden bankaların birçok sektörde 3D Secure ürününü zorunlu tuttuğunu görürsünüz.  Örnek olarak; Charge-back riski yüksek olan, domain-hosting satışları, arkadaşlık siteleri, kontör ve altın satışını verebilirim.

Diğer taraftan bankaların daha kolay Sanal POS vermeye yönelik çalışmaları var. Her ne olursa olsun bağlı bulundukları kart sahibi kuruluş kurallarını unutmamak gerekiyor.

BKM E-Ticaret Eğitimi

Uzunca bir aradan sonra, BKM’nin banka çalışanları için düzenlediği eğitimlerde Garanti Ödeme Sistemleri olarak E-Ticaret eğitimleri vermeye başladık, bankaların ilgili birimlerinden yaklaşık 70 kişinin katıldığı ilk eğitimi verme fırsatını yakaladım. Oldukça keyifli geçen bu etkinlik için BKM yetkililerine tekrar teşekkür ediyorum.

Etkinlik boyunca;

  • Türkiye’de ve Dünya’da E-Ticaret,

  • E-Ticaret Bileşenleri (Sanal POS, Güvenli Ödeme Sayfası, Toplu Tahsilat Sistemi, 3D Secure, Güvenlik, vb.)

  • Web 2.0

  • Yeni Nesil İnternet & Ekonomi

  • E-Ticaret’te Niş Dönemi

  • Ödeme Sistemleri’ gibi konulara değindik

Yaklaşık 3 saat süren sunum boyunca, Garanti Ödeme Sistemleri bünyesinde geliştirilen ve E-Ticaret hacmini artırmaya yönelik projelerden de bahsettik, Projeleriniz ile bankalara gittiğinizde daha kolay anlaşılabiliyor olmanız önemli, bu eğitimlerle birlikte E-Ticaret için neler yapılabilirin yanı sıra bunu da sağlamaya çalışacağız…

Ürün Yorumları

Yapılan araştırmalar, tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen en önemli unsurun referans alabilecekleri diğer tüketiciler olduğunu göstermektedir. Özellikle günümüzde; büyük kitlelere ulaşabilen kişisel bloglar, bünyesinde yüzlerce yorum barındıran ve son kullanıcıya satış yapan e-ticaret sitelerinin kullanıcı satın alma tutum ve davranışları üzerinde büyük etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Öyle ki; birçok büyük şirket ürünlerini ağızdan ağza (WOMM) pazarlaması için; tanınmış bloglara test ürünleri göndererek bloglarında fikirlerini paylaşmalarını ister.

Deloitte’ın yaptığı araştırmaya göre kullanıcılar “satın almadan önce” diğer kullanıcıların yorumlarını %62 oranında okuyor, bu yorumları %99 oranında güvenilir buluyorlar. Bu orandan haraketle, e-ticaret yapan sitelerin kullanıcıları yorum yazmaya teşvik edecek modelleri geliştirmeleri gerekmektedir. Yorum sayısını artırmaya yönelik en bilinen model; yorum sayısı ve içeriğine göre kullanıcılara daha sonra satın alma esnasında kullanabilecekleri puanlar kazandırmaktır. Bu modelde dikkat edilmesi gereken husus; yorumların sayısından çok içeriğin kalitesi olmalıdır.

İçeriğinde yorum barındırmayan veya diğer alışveriş siteleri ile kıyaslandığında nispeten daha az yorum içeren sitelerin satışlarının da yorum sayısı ile orantılı bir şekilde daha az olması beklenir. Yorum ekleme fonksiyonun yaygınlaşması ile beraber, özellikle bünyesinde hiç yorum barındırmayan sitelerin son kullanıcılar üzerinde oluşturacağı algı, site üzerinden hiç alışveriş yapılmadığı, cansız bir site olduğu yönünde olacaktır. İnternet üzerinden kredi kartı bilgisini vermek suretiyle işlemlerini sonlandıran kullanıcılar, daha önce hareket, satış olmayan sitelere, nispeten daha az güveneceklerdir.

Devamı için tıklayın

Proje Doğru da Olsa, Beklentiler Önemli!

Projeler kusursuz tamamlansa dahi, öngörülemeyen, şirketlerin ya da müşterilerin kolay adapte olamadığı yeni açılımlardan dolayı gizli riskler söz konusudur.

Müşteri ile “el sıkışılan” kapsam, projede belirtilen zaman ve maliyet aşılmadan, kalite kabul kriterleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş olması,  o projenin başarılı olacağı anlamına maalesef gelmeyecektir. Bu noktadan hareketle proje ekibinin başarısız olarak nitelendirilmesi de doğru olmayacaktır.

2005 yılında eczacılar için geliştirdiğimiz bir projede; eczacıların çok daha hızlı sipariş verebilmesini sağlayan, stoklarında meydana gelen kaçakları en aza, hatta sıfıra indiren bir sistem üzerinde çalışmıştık, tüm eczaneler kullandıkları ecza programlarına depolardan yaptıkları alışları e-fatura yöntemi  sistemlerine aktarabiliyor. B2B altyapısını kullanarak sipariş verebiliyordu.

Bu çalışmanın en büyük nedeni, eczanelerdeki yanlış stok yönetimi yüzünden, ecza depolarında acil sipariş yükünün çok ciddi boyutlara ulaşmasıydı. Öyle ki günde 20 kez motosikletli kurye ile acil sipariş veren eczaneler vardır. (bu sayı artmıştır muhtemelen)  Bu da şirket için ekstra maliyet anlamına geliyordu. Kar marjlarının çok düşük olduğu bu sektörde farklılık yaratmak şart olmuştu. Çünkü herkes aşağı yukarı aynı fiyattan satıyordu ilaçları.

Kabaca projeyi anlatmak gerekirse;

1.       Depolardan yapılan alımlar e-fatura ile eczanelere gönderilecek, eczaneler bu faturaları tek bir tuşla masaüstü programlarına işleyecek

2.       Eczane programları üzerinden tüm ilaçlar için bir kereye mahsus minimum stok seviyesi girilecek (bu programlar geçmişe yönelik detaylı raporlar verebiliyordu)

3.       Yapılan tüm satışlar barkod cihazları ile yapılacak, dolayısıyla stoklardan düşürülmesi sağlanacak,

4.       Tek bir tuşla sipariş oluşturularak, depo’nun B2B platformuna, XML web servisleri ile aktarılacak, sipariş oluşturulacaktı.

Mevcut durumda; eczaneler ilaçlarının bittiğini çok geç fark edip, “hastayı” (müşteri demek oldum olası içimden gelmez) oyalayarak acil ilaç siparişi verirler. Bu durumda depo, en yakın depo ya da cep deposundan motosikletli bir kurye ile ilacı takribi 10 dakika içerisinde eczaneye ulaştırır. (depoya olan maliyetinden bahsetmeye gerek yok sanırım)

Eczanelerin geleneksel sipariş yönetiminde telefon yolu ile olduğunu düşündüğünüzde; eksik, yanlış verilen siparişler. Operatör tarafından hatalı girilen siparişler vb. bahsetmeye de gerek yok,

Bu birkaç paragraf bile yukarıda çok dar anlamıyla anlattığım projenin önce eczaneler, sonrasında da depo için ne kadar verimli bir proje olduğunu kanıtlıyor.

Gelin görün ki projenin “çözümlenmesi” ve “planlama” aşamalarında konuştuğumuz. Bu iş yapış şeklini çok beğenen eczacıların büyük bir çoğunlu bile, alışılageldik iş yapış şeklini değiştirmek istemedi. Çünkü 20 yıldır bu şekilde çalışıyordu.

Bir diğer durum bazı eczanelerde siparişleri kalfaların veriyor olması. Kalfaların bu  sisteme sıcak bakmaması gerçeğiydi. Eczacı ne kadar bu sistemi kullanmak isterse istesin, kalfası bir gün kullanmadığında sistem hata veriyordu. Oysa biz görüşürken kalfalar ile değil, eczacılar ile görüşmüştük, hiçbirisi de benim eczanemde siparişleri kalfalar verir dememişti.

Proje ile ilgili Trabzon, Eskişehir ve birkaç ilde daha birçok eczacı ile görüştüm. Özellikle yeni eczacılardan çok olumlu geri bildirimler aldım. İlk kez bu sistem ile çalışmaya başladıkları için, çok kolay ve hızlı adapte olabiliyorlardı.

İşin özü, yeni eczacılar sistemi çok hızlı benimseseler de, nispeten eski eczanelerde aynı sonucu alamamamıştık, hatta bu verileri bir şekilde kendi sisteminize mi aktaracaksınız sorularıyla da muhatap olmuştuk, Projenin şu anki durumunu bilmiyorum. Fakat merak etmiyor da değilim.

İş yapış şekillerinin değiştirilmesi ile ilgili bir iki yazı yazmıştım, bunlardan birini örneklemek istedim.

Akıllı Siteler Tasarlamak – 2

Müşteriyi iyi tanımamızı sağlayan, değerlendirilmeyi bekleyen onlarca veri dururken neden “geleneksel görevliler” kadar aktif satış yapamıyor sitelerimiz?

E-CRM’in Nimetlerinden Faydalanın başlıklı yazımda da verdiğim örneklere eklemeler yaparak biraz detaylandırmak istiyorum.

Alışveriş siteleri ana sayfa, kategori sayfaları gibi ara sayfalara çeşitli ürünler koyarak bu ürünlerin tıklanma performanslarını takip ederler. Çok hızlı satışa dönecek, belki de karlı ürünleri listelemektir buradaki amaç, mağazada ürün yelpazesinin geniş olduğunu göstermek maksadıyla ilginç kategorilerden de birkaç ürün serpiştirilir aralara.

Hal böyle olunca; bilgisayar, elektronik, cep telefonu gibi ürünlerle hiç ilgilenmeyen müşterilerin ana sayfasında çoğunlukla bu kategorilerden oluşan ürünler yer alır. Bu ürünler kar marjları düşük olsa da dolaşım hızları yüksek, sıcak ürünlerdir.

Alışveriş Sitesinin kategori ağacında yine bu ve benzeri kategoriler ön plana çıkarılır. Orta ve büyük ölçekli bir B2C’nin kategori ağacının en az 2.500 kırılımdan oluştuğunu düşündüğünüzde arka plana atılan kategorilere ulaşmanın ne kadar zor olduğunu anlayabilirsiniz.

Oysaki siteye giriş yapmış kullanıcı daha önce bu kategorilerden hiç ürün sipariş vermemiş, bu kategorileri gezmemiş, hatta bu ürünler ile ilgili gönderilen bir mailinge tıklamamıştır.

Burada yapılması gereken, sitenin tüm içeriğinin kullanıcının daha önce site üzerinde bıraktığı izlere, deneyimlerine göre yeniden şekillendirilmesidir. Proje birkaç faz’a bölünerek başlatılabilir. Öncelik ana sayfada yer alan ürünlere verilmelidir.

Site içerisinde yapılan kampanya duyuruları içinde aynı durumdan söz edebiliriz. Buna daha sonra değinelim.

Bu şekilde müşteri tutumuyla çok daha örtüşen, müşterinin kendisini daha özel hissettiği, dolayısıyla sadık müşteri halini aldığı “Alışveriş Siteleri” tasarlamak yolunda bir atılmış olabilir.

Bazılarımız yukarıda bahsettiğim yapının Web 3.0 ile birlikte mümkün olabileceğini düşünüyor olabilir. Bu yapıyı tasarlamak mevcut teknoloji ile mümkündür. Yeter ki kültürünü kavrayarak arkasında durabilelim.

Bir sonraki yazımda “Akıllı Alışveriş Sepetlerini” anlatmaya çalışacağım.