Platin Dergisi – E-Ticaret Röportajım

Temmuz ayında Platin dergisinde yayınlanan röportajıma aşağıdan ulaşabilirsiniz.

E-ticaret alanında ne gibi çözümler sunuyorsunuz? Hem şirketinizin hem de sektörün rakamsal verilerini paylaşabilir misiniz?

PayU Türkiye olarak e-ticaretin kalbinde yer alan ödeme sürecini hem güvenli hem de kolay hale getiren çözümler üretiyoruz. MasterCard ve VISA’dan aldığımız izinler kapsamında e-ticaret yapan veya yapmak isteyen işletmelere tek sözleşme ile beş bankanın sanal POS’una bir günde ulaşma imkanı tanıyoruz. 100’ü aşkın sahtecilik (fraud) önleme filtresi, PCI DSS ve SSL sertifikalarına sahip ödeme sayfaları, 7 gün 24 saat hizmet veren sahtecilik konusunda uzman ekibimiz ve işletmelerin ödeme süreçlerindeki risklerini (chargeback) en aza indirirken PayU’ya üyelik gerektirmeyen ödeme sayfalarımız ile üye işyerlerinin müşterilerine kesintisiz alışveriş deneyim sunmasını sağlıyoruz.

PayU olarak şu an dünyanın 9 ülkesinde faaliyet gösteriyor ve 15 binin üzerinde online işletme ile çalışıyoruz. PayU Türkiye olarak sadece Türkiye’deki ihtiyaçlara odaklanıp, bunları karşılamak için faaliyetimize başladık ve sistemlerimizi 3 hafta önce devreye aldık. Kısa sürede 30 işyeri ile entegrasyonumuzu tamamladık, 100 işletme ile de sözleşme sürecindeyiz. Elektronik ticaret yapmak isteyen işletmelerin hızlı bir şekilde bu dünya ile tanışmasına olanak sağlıyoruz.

Orta ve büyük ölçekli işletmelere sahtecilik (fraud) önleme filtrelerimizi, PCI DSS sertifikalı ödeme alt yapımızı sunarak global standartlara sahip bir ödeme ve doğrulama altyapısı kuruyoruz. Halihazırda kendi POS’ları ile çalışan işletmeler de PayU sahtecilik (fraud) önleme filtrelerinden faydalanarak risklerini (chargeback) minimize edebiliyorlar.

O açıdan Türkiye’de e-ticaret yapan her firmaya temas ederek, havayolu taşımacılığı şirketlerinden özel alışveriş kulüplerine, turizm şirketlerinden pazar yerlerine (marketplaces) kadar herkes ile çalışmak istiyoruz. Halihazırda birçok önemli şirket ile görüşme halindeyiz.

Türkiye’de e-ticarete ilişkin rakamlara baktığımızda henüz sektörün emekleme döneminde olduğunu görüyoruz. 2011 yılında yakaladığımız ivme ile yılı 23 milyar TL sevilerinde kapattık. Bu rakam içerisinde reel anlamda e-ticaret cirosunun 4,5 milyar TL seviyesinde olduğunu söyleyebilirim. Bu rakamlara yaklaşık 8 bin online işletme ve 6,5 milyon online alışveriş kullanıcısı ile ulaşıyoruz

E-ticarette kredi kartı kullanım oranları nasıl? Bu noktada dikkat edilmesi gereken noktalar neler?

Türkiye’de e-ticarete ilk yatırımı yapan bankalar oldu. Online ödeme sistemlerini kurmalarına müteakip online dünyaya giriş yapan işletmeler ile tanıştık. Günümüzde 50 milyon kredi kartı, 80 milyon bankamatik kartı ve genç nüfusu ile Türkiye eşsiz bir konuma sahip. Kredi kartı kullanım oranlarına baktığımızda ortalama bir işletme cirosunun yaklaşık %88’inin kredi kartları üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Bunu %6 ile kapıda ödeme, %5 ile havale ve EFT ve %1 ile sanal kartlarla yapılan ödeme takip ediyor.

E-ticaret suçlarında Türkiye’nin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda birçok Batı Avrupa ülkesinden daha iyi durumdayız. Fiziksel dünyada Chip&PIN’e geçişle birlikte sahteciliğin (fraud) online dünyaya kaydığını gözlemledik. Bu süreçte kullanımına ilişkin problemler bulunan 3D Secure süreçlerini iyileştirme yoluyla müşteri deneyimini artırmaya yönelik çalışmalar yapıldı. Bugün 3D Secure kullanan işletme sayısı hızla artıyor. Bunun paralelinde de yaşanan saldırılarda düşüşler gözlemliyoruz.

Diğer taraftan birçok büyük ölçekli işletme sahteciliği en aza indirebilmek edebilmek için; profesyonel sahtecilik filtrelerine yatırımlar yaptı ve sahtecilik izleme ekipleri kurdu. Elektronik ticaret yapan işletmelerin hemen hepsinin bu konuda yazılım desteği alması gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de e-ticaret sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Geleceğini nasıl öngörüyorsunuz?

Tüm bu ilgiye rağmen emekleme dönemindeyiz. Bu durum önümüzde gidebileceğimiz çok yolumuz olduğunu gösteriyor.

2008 yılına kadar insanların köşe başlarını tutmuş, yüksek hacimli şirketlere rakip olmak için yola çıktıkları, hemen herkesin sektör devlerine rakip iş modelleri kurgulayarak çok da ilerleme kaydedemedikleri bir dönemdi. Üstelik bu işletmeler düşük kâr marjları ile erkek ağırlıklı müşteri portföyüne satış yapıyor, dolayısıyla da belli başlı ürün grupları dışında pek de başarılı olamıyorlardı.

Rakipler için, bu büyük işletmeler kadar uygun komisyon oranları alabilmek, aynı fiyata kargo teslimatı yapabilmek hatta aynı fiyata ürün tedarik edebilmek mümkün değildi. Dolayısıyla sektör birkaç oyuncu ekseninde dönüyordu ve yeni bir şeyler yapılmıyordu.

Niş ve dikey siteler de böyle doğdu. Hemen akabinde özel alışveriş kulüpleri ve grup alışveriş siteleri ile birlikte internet üzerinden daha önce hiç alışveriş yapmamış bir kesim internetle tanıştı. En güzel haber ise artık kadınların da online alışveriş yapıyor olmalarıydı. Erkeklerle kıyasladığınızda onlara daha geniş çeşitlilikte ürün sunabiliyordunuz. Bu durumun yansımalarını cirolarda hızla hissetmeye başladık.

Yine 2008 yılı ile birlikte birçok devlet kurumu da tahsilatlarını online ortama taşıdı. Gelir İdaresi Başkanlığı, İSKİ, İGDAŞ gibi kurumlar hem 3D Secure’un yaygınlaşması konusunda hem de online ödemeye yeni kullanıcılar katma konusunda destek oluyorlar sektöre.

Önümüzdeki yıllarda niş projelerin ve dikey site sayısının artarak devam edeceğini göreceğiz. Çevremizdeki güvendiğimiz insanların yönlendirmeleri ile alışverişimizi sonlandırabileceğimiz sosyal e-ticaret’in işletme cirolarına nasıl katkı sağladığını çok hızlı hissetmeye başlayacağız. Birçok büyük perakende şirketinin çok kanallı stratejilerini kurgulayarak, fiziksel ve online dünyayı birbirine entegre ettiği, mobil cihazlar üzerinde alışverişlerimizi sonlandırabileceğimiz bir dünya yaşayacağız.

Dünya örnekleriyle nasıl kıyaslarsınız?

E-ticaret iş modellerine baktığımızda Türkiye’de eksik yaptığımız hiçbir şey yok, ancak uygulama konusuna geldiğimizde özellikle Amerika’daki modellerin fiziksel – online dünya entegrasyonunda mobil cihazların desteğiyle çok daha ileride olduğunu görüyoruz. Bugün kullanıcılar metro istasyonlarında beklerken mobil cihazlarından sadece billboard’lardan QR kod okutarak online alışverişlerini sonlandırabiliyorlar. Herhangi bir tüketici elektroniği mağazasında akıllı telefonu üzerinden fiyat karşılaştırması yapıp, arkadaşlarının yorumlarını alabiliyor, kararlarını bu yorumlara göre verebiliyorlar. Kimi müşteriler online’da gördükleri bir kampanya yüzünden alışverişlerini yine mobil cihaz üzerinden online’da sonlandırabiliyorlar.

E-ticaret cirosunun perakende içerisindeki payına bakacak olursak, bu oranın en gelişmiş ülkelerde bile henüz yüzde 10’lar seviyesinde olduğunu görüyoruz.  Türkiye ise yüzde 3’le henüz yolun çok başında ve bu da elbette ki sevindirici bir haber çünkü büyüme potansiyelimiz fazla.

Türkiye’nin e-ticarette 3 yıl sonra Amerika’yı yakalayacağı söyleniyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Ciro olarak yakalayamıyor gibi görünsek de ABD’de yaşanan değişimlerin yansımalarını 3 yıl sonra Türkiye’de görebiliyoruz. Örneğin Amerika’da 2007 yılında giyim-aksesuar satışları ilk kez elektronik satışlarını geçti. Bu durumu TÜİK istatistiklerine göre 2010 yılı Mart ayı itibariyle Türkiye’de yakalamış bulunuyoruz.

Ödeme sistemleri konusunda ve bankacılık altyapılarına baktığımızda Amerika’nın önündeyiz. Genç nüfusun desteği ve alışılagelmiş iş yapış şekillerinin değişmesi ile birlikte uygulamada görülen farklılıkların çok kısa sürede ortadan kalkacağını düşünüyorum.

Yine hızlı büyümenin sonucu olarak Türkiye’ye giren yabancı yatırımlar, melek yatırımcılar ve hatta birçok üniversite girişimcilik eko sistemini beslemeye başladı. Böylelikle en büyük eksiğimizi hızla bertaraf ediyoruz diyebilirim.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir